Çizgi filmin bir bölümünde Recai dolabın kapağını açar. İçerde yer gök dolap ahalisinin çığırışlarıyla inler: “Çok yaşa Recai, göklerdeki büyük babamız.” Recai’nin kapağı açmasıyla kapatması bir olur. Kapağın içinde müstakil bir evren vardır. Zamanında evrimlerini kurgulayıp, başarmayı ummayarak oraya bıraktığı “şey”ler çoğalmış, bazı tarihi gelişme basamaklarını başarıyla tırmanmış, şükran dolu oldukları büyük kurgucularını beklerken dolap kapağı açılınca: “Çok yaşa Recai, göklerdeki büyük babamız…”
Recai “Tövbe yarabbi, ben ne yaptım böyle” der. Nedamet getirir. Tevbenin aslı yaptığını düzeltmektir. Mümkünse tabi. Recai minik bir insanımsı robot üreterek dolabın içine gönderir. Acı haber çabuk gelir. Recai’nin gönderdiği elçiyi kafirlikle suçlayan dolap ahalisi masum ulağı paramparça etmiştir. Recai öfkelenir. Dolabı hurdacıya satar. Hurdacı kilidini açmayı bir türlü başaramadığı dolabı öylece bir emekli işçiye satar.
Yirmi sene önce emekli olabilecekken emekli olmayan Hüsnü Toygar İsabetoğlu yeni emekli olmuştur ve yirmi senelik üşengeçliğinden ötürü kendine çok kızgındır. Yirmi sene önce emekli olan bir işçi, emeklilik ikramiyesiyle ev ve araba alabiliyorken bizim işçi emeklisi Hüsnü Toygar bir paket makarna ve bir buçuk kilo tuz alabilmiştir. Artan paraya da dolabı satın alınca beş parasız kalan emekli işçinin emekliliğinde tek meşgalesi dolabın kilidini açmak olur. Aylarca mesafe kat edemez.
Şifreli kilidin şifresini hurdacı da bilmemektedir. Bir gece yarısı karnı çok acıkan emekli işçi Toygar beş tabak bol tuzlu makarna yiyip uyuyunca rüyasında dolabın kilidinin şifresini görür. Hemen kalkar, şifreyi dener: bingo! Kapak açılır. Evet, bu çok saçmadır ama dolabın içinden deste deste Amerikan dolarları çıkar. Emekli işçi ülkenin saçma akışının bozduğunu ilahi adaletin takdirinin düzelttiğine inanır, şükreder. İlk bozdurduğu yüz dolarla malzemesini alır ve kendine piyaz yapar. Sazıyla yanlış bir türkü tutturur: “Pirlere piyaz ederiz."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder