5 Şubat 2020 Çarşamba

BU ŞEY BU KORKU


İçimizde öyle derin ve anlamsız bir korku var ki söyleyebileceklerimizin hemen hemen hiçbirini söyleyemiyoruz. Bu korku bizi kısıtlıyor. Bu korku gözlerimizi zayıflatıyor, görüşümüzü karartıyor. Bu korku nesillerdir bizi takip ediyor. Bu korku nesillerdir kültürümüzün ırzına geçiyor. Bu ne korkusudur?

En kötüsü; bu korkuyu tanımlamak o kadar zor ki. "Korku dağları bekliyor!". Ne muhteşem bir ifade bu. Ne harika bir söyleyiş. "Korku dağları bekliyor!" Bu çok modern bir ifade biçimi. O kadar modern ki bunun ifade edilebileceği bir zaman dilimi, daha kolay kolay, üzerimizden asırlar geçmeden bize gelemez.

Bu korku zihnimizi toplamamızı engelliyor. Bu korku, bu korku, bu korku. En kötüsü nedir, biliyor musun sayın okuyucu? Bu korku tanımlanamıyor. Daha da kötüsü nedir? 

Tanımlanamadığı gibi, bu korkudan haberimiz bile yok. Evet, bu korkunun gücü, neredeyse kimsenin ondan haberdar olmayışından geliyor. Haberdar değiliz. Bu korkudan haberdar değiliz. Bu korkudan haberdar olmadığımız için de ona karşı bir tedbir geliştiremiyoruz. Her günümüzü, her günümüzün her saat, her dakika, her saniyesini bu korkuyla yaşıyoruz. Bu korku yüzünden en gerilerde, en altlarda, en aşağıların aşağılarında yaşıyoruz ve ara sıra bu pozisyonumuzu fark etsek de, anlamlı bir sebepten haberdar olmayışımızdan ötürü, bulunduğumuz halden çıkamıyoruz.

Bulunduğumuz halden çıkamıyoruz çünkü bu halin neyin nesi olduğundan, bu halin bizi mahvettiğinden haberimiz yok. Kendimizi bilemiyoruz, kendimizi bulamıyoruz. Çünkü herşeyi mahveden bir korku herşeyi mahvediyor.

Nedir bu korkunun tanımı? O ifade edilemeyen, o farkında olunmayan, o korkunç, o çok tehlikeli. O "şey". O "korku". Bu "şey". Bu "korku".

Farkına varmak için tanımlanması gerekiyor. Tanımlandığında artık ortada korkulacak bir şey kalmayacak. Bu korkunun kaynağı nedir? Bu nedir?

Bu almazlıktır. "Almazlık". En kutsal korkumuz. Herşeyi mahveden, madde-antimadde çiftlerinin evrenin boşluklarını doldurduğu gibi, kozmik arka alan ışınımın ilk patlatıldığı, yaratıldığı günden beri evreni kaplayışı gibi herşeyi işgal eden bu şey almazlıktır. Bu “büyük hayvan”dır. Küfrün çok özel ve enteresan bir biçimidir. Ve can sıkacak, can acıtacak kadar buradan, bizden ve yerlidir.

Almazlık gaflettir. Almazlık ihanettir. Almazlık ihanettir. Almazlık adı konmamış "şey"dir.
Kurtulunması gereken bir şeydir. Almazlık alt-kültürdür. Almazlık kifayetsiz muhterisliktir. Almazlık bir "nomos" sahibi olamamak, namussuzluktur. 

Tekrar söylüyorum, bu, almazlığın farkında olduğumuz an bitirecek bir işgaldir. Kurtuluş gafletten uzak bir hayat sürmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İKİ SEÇENEK: YENİ ZİHİN VEYA KÖTEK

“Çin halkı, herhangi bir yabancı gücün kendisine zorbalık etmesine asla izin vermeyecektir. Bunu denemeye cesaret edenler kafalarını çelik b...