-Ruh adama söz ver!
- Ruh adama söz veriyorum uslu çocuk olmayacağım. Efendi görünümlü alçak olmayacağım.
- Aferim, git elini yüzünü yıka. Ancak böyle dayak yiye yiye öğreniyorsun.
- Ruh adama söz veriyorum uslu çocuk olmayacağım. Efendi görünümlü alçak olmayacağım.
- Aferim, git elini yüzünü yıka. Ancak böyle dayak yiye yiye öğreniyorsun.
1492 miladi senesinde, Amerika kıtasının sahipleri olan kızılderililer, Kristof Kolomb'u denizde kayıpken, keşfettiler.
Ahmet Kubilay
Ahmet Kubilay
Son zamanlarda ana dilimden kesinlikle kopmamakla birlikte biraz dedelerimin diliyle okuyup yazıyorum. Okuyor, yazıyor, pis kokulu böcükler gibi ufkumuzu işgal eden, tavanlarımıza sinen, zemini çasçamur berbat eden avamın dilinden uzak duruyorum. Bir rahatım, ne kadar rahatım; sormayın. Oh, dünya varmış. Hatta evren, çoklu evrenler de hakikaten var imişler. O kadar mı gümrah, bu kadar mı aşkın olunur. Sözüm meclisten dışarı, şu istemeden bahsettiklerimin topunu Allah cennetine vasıl etsin inşallah. Amin. (Eşşek cenneti de mecazi bir cennet değil miydi? Zaten bunların sorunları da cenneti, huzuru, rahatı bu dünyada aramaları. O zaman bulsunlar efendim. “Anadolu irfanı”ndan süzülen bir deyimle: “Bize uzak, Allah’a yakın olsunlar.”)
Uzatmadan, ezcümle, “yazsan ne faydası var” havasına kısmen hak verir gibi olmuştum. Çok yüksek bir dille sadece Süleyman gibi kuş dili bilenlerin anlayacağı konular dışında yazıp çizip yayınlamıyor idim.
Ammaaa...
Amma velakin aklı bizden bile fazla bir üçte bir, tahmini yüzde otuz var. Eski dille: bir “sülüs”ümüz sadece bu “kımıl”lara, sistem arızalarına, bug’lara değil tüm dünyaya yeter.
Aslında “(yolda kala)kalanlara”yüzde bir bile yeter.* O manada gayet bereketli, gayet muhteşem bir toplumumuz var. Onların hatırına yazmalı, yazmalı, yazmalı.
Bin yılın en yüksek koşusunda bir an soluklanmamalı. “Yorulduğun zaman başka işe koyul!”
Neyse bu can sıkan orklara, amerikan cızlamcılarına, Nato-Şato zılliyetçilerine de akışı, vatanı, memleketi bırakmamak lazım. Sekiz köşeli aka yıldızının, ta Horasan’dan akıp gelen “iyi bilgi”nin yıldızının işaret ettiği bütün yönlerde kazıklar çakmak, gerçek, hakikaten gerçek, gerçekten gerçek, dipdiri, müthiş akıllı ve çalışkan ve verimkar, bereketli ve su gibi arı duru görüntülerde görünür, kısaca her yerde var olmak lazım.
Yanlışın bu kadar standart olduğu bir dünyada, inadına çalışkan, inadına doğru olmak lazım. Biz, dostlarım, yüksek zekaya inanmaya devam edelim. Fosil yakıt çağında warp teknolojilerini planlamak lazım.
Bugünü de katarak son birkaç asrı hem ibret alacak kadar çok iyi bilmek lazım, hem de “duygusal” anlamda zararını görmemek için, yeni bir kavmin, o “sülüs”ün yarışta “öteki”lerden kopup, medeniyet koşusunda atağa geçmesi için, o varla yok arasında olanları görmezden gelmek lazım.
Yani bu kifayetsiz muhterisleri iyi biliriz ama taraf değiliz. Bu işler kayıkçı kavgası.
Elbette “Memlekette tek uyanık sen değilsin.” diyorum böyle söyleyenlere. O zaman...
O zaman, “Memleketin bütün uyanıkları birleşin!” Acil olarak hemen birkaç nesil içinde kökten, kafadan bir “devrim” gerekiyor.
Bizim ışınlanma teknolojisine geçmemiz şart. Bir de moleküler manipülasyon! Haydi, fırla, fırla, fırla!
* "İnsanlar içlerinde işe yarar ancak bir tane bulabileceğin yüz develik bir sürüye benzer." H. Ş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder